Sabahları buz gibi suyla yüzünü yıkayanların sayısı az değil. Özellikle sosyal medyada, soğuk suyun cildi anında sıkılaştırdığı ve daha genç gösterdiği yönünde çok sayıda tavsiye dolaşıyor. Gerçekten de soğuk suyun cilt üzerinde anlık etkileri gözle görülür.
Gözenekler daha sıkı görünür, ciltteki dolaşım hızlanır ve yüzde tazelenmiş bir his bırakır. Yağlı ciltlerde fazla sebumun dengelenmesine de yardımcı olabilir.
Soğuk suyun faydaları bununla sınırlı değil. Düzenli uygulandığında ciltteki kan dolaşımını artırarak daha canlı ve sağlıklı bir görünüm kazandırabilir.
Özellikle uykusuzluk sonrası yüzde oluşan şişlikleri azaltmak için soğuk suyun hızlı bir çözüm olduğu biliniyor. Sporcuların kaslarını toparlamak için kullandığı soğuk duşların benzeri bir etki, yüzde de kısa süreli canlılık sağlayabiliyor.
Ancak soğuk suyla yüz yıkamanın uzun vadede bazı riskleri var. Cilt bariyerinin ani sıcaklık değişimlerine sürekli maruz kalması, özellikle hassas ve kuru ciltlerde koruyucu tabakanın zayıflamasına neden olabiliyor.
Rozasea ya da kılcal damar problemi olan kişilerde, soğuk su cildi daha da kızartıp tahriş edebiliyor. Ayrıca çok sık uygulandığında ciltte kuruluk ve gerginlik hissi yaratabiliyor.
Dermatologlar genellikle yüz temizliği için ılık suyu öneriyor. Ilık su, cildin doğal yağ tabakasını korurken gözenekleri yeterince açarak temizlik ürünlerinin etkili olmasına imkan tanıyor.
Soğuk su ise daha çok ekstra canlandırıcı bir adım olarak haftada birkaç kez uygulanabilecek bir yöntem olarak değerlendiriliyor.
Kısacası soğuk suyla yüz yıkamak, anlık bir tazelenme sağlasa da düzenli alışkanlık haline getirildiğinde cildin dengesini bozma riski taşıyor.
En sağlıklı yaklaşım, yüzü günlük olarak ılık suyla temizlemek ve soğuk suyu zaman zaman destekleyici bir adım olarak kullanmak.