Global Gündemin Sanat Penceresi

New York’ta belediye başkanlığını kazanan Zohran Mamdani, pek çok açıdan ilginç bir figür olarak öne çıkıyor. Hint asıllı, Müslüman ve sosyalist bir perspektife sahip genç bir politikacı olarak New York tarihine adını yazdıran Mamdani, bu yönleriyle de dikkat çekiyor.
Seçimlerin kültür sayfalarında öne çıkan diğer bir isim ise eşi Rama Duwaji. Suriye kökenli bir çizer, illüstratör ve animasyon sanatçısı olan Duwaji, 1997 yılında Houston, Teksas’ta dünyaya geldi. Çocukluğunu ailesinin yaşadığı Dubai’de geçiren sanatçının Aralık ayında gerçekleşen sade bir nikâh seremonisi de burada düzenlendi. Sanat eğitimine Virginia Commonwealth University School of the Arts’ta başlayan Duwaji, yüksek lisansını New York’taki School of Visual Arts’ta tamamlayarak kariyerine güçlü bir başlangıç yaptı.
Brooklyn merkezli sanatçı, The New Yorker, The Washington Post, BBC, Apple, Spotify, Vice ve Tate Modern gibi birçok prestijli kurumla iş birlikleri gerçekleştirdi.
Şimdi ise Zohran Mamdani’nin belediye başkanlığı seçim sonuçlarıyla birlikte, Duwaji’nin seçim kampanyasındaki katkıları, sanatsal üslubu ve toplumsal rolü gündeme taşınıyor.
Çizgilerle Sessiz Siyaset

Rama Duwaji’nin sanatsal çalışmaları; göç, kimlik, kadın deneyimi ve topluluk hissi gibi temalar etrafında şekilleniyor. Çizimleri basit ve genellikle tek renk görünse de, içsel bir derinlik barındırıyor. Duwaji bu konuda sık sık, “Bir çizgi bazen söylenemeyen şeyi anlatır.” ifadesini kullanıyor. Dolayısıyla, bazı durumlarda çizgiyi bir köprü olarak değerlendirdiğini belirtiyor.iki farklı hikâyenin birbirine bağlanmasını, buluşmasını sağlıyor.
Sanatçı, politikacı olma zorunluluğu taşımadığını ifade etse de, bir şekilde politik bir atmosfer içinde yaşamak zorunda olduğunu belirtiyor. “Sanat, dünyaya bakışını, prensiplerini, itirazlarını ve savunularını yansıtır,” diyor. Duwaji, kadınların, çocukların, göçmenlerin ve savaşın gölgesinde kalan insanların hikâyelerini sanatında ele alarak, mesafeli görünse de aslında bir taraf seçmiş durumda.
Rama Duwaji’nin eserlerinde, doğrudan bir slogan veya lider ismi yer almıyor. Ancak, kadınların gündelik yaşamındaki dayanışmayı ve savaş ile göç hikâyelerini ele alması, onun eserinin kesinlikle politik bir boyut taşıdığı gerçeğini yansıtıyor. Bazı yorumcular, onu ‘duygunun siyasetini yapmakla’ suçluyor.
Her ne olursa olsun, Duwaji’nin eserleri zamanla hafıza belgesine dönüşecektir. Pablo Picasso’nun Guernica’sının yanındaki acıları ve Frida Kahlo ile Käthe Kollwitz’in eserleri gibi, Duwaji’nin çalışmaları da tarihsel bir yayılma yaratıyor. Bu eserler, sessizlik ve boşluklarla dolu bir gelecek kaydı sunuyor.
Her yaptığı iş, dönemin sesini geleceğe taşımakta önemli bir yer tutuyor. Her ne kadar günümüzün politikaları şimdilik daha yankı buluyor olsa da, sanatla anlatılanlar zamanın üstüne çıkıyor. Dünya tarihinde daha çok sanatçıların hatırlanıyor olması belki de bunun bir göstergesidir. Duwaji’nin sessiz siyaseti, belki de eşinin politik etkisinden daha kalıcı izler bırakacaktır.
Bu bağlamda, Duwaji’nin üç önemli çalışmasını da belirtmekte fayda var:
Gazze’de Enkaz Altında On İki Saat:

The Washington Post’ta yayımlanan bu çizimli anlatı, savaşın ortasında kalan Reem Ahmed’in hikâyesini sade ama etkileyici bir görsel dille aktarıyor.
The New Yorker Portresi:
Long Chu, Duwaji’nin çalışmalarını özetlerken “Biri benim kafamın içindeki doğruyu yüksek sesle okuyor.” demekte. Andrea Long Chu’nun “Owns the Libs” adlı makalesinde ise Duwaji’nin, yazarın anlattığı düşünceyle yüzleşme hâlini büyüteç, bakış ve ışık detaylarıyla aktardığı vurgulanıyor.
Face to Face:

Beyrut’ta Haven for Artists kapsamında hazırlanan bu seri, seksen üzerinde portreyle kentin yaşamındaki birlikte var olma hâlini gözler önüne seriyor. Her bir portre, o şehrin farklı bir hikâyesini resmediyor.
Seçim Kampanyasına İmzasız Dokunuş

Seçim öncesi yaşanan gelişmeler ve sonucunda Mamdani’nin kampanyasında, Duwaji’nin renk paleti ve sosyal medya dilindeki detaylar ön plana çıktı. Her ne kadar resmi bir afiş tasarımında imzası yer almasa da, kampanya sürecine kattığı ifade edilen çizgisel sadelik dikkat çekici. Renk tonları, karakter kullanımı ve tasarımlardaki denge duygusu Duwaji’nin sanatını hatırlatıyor.
Sanatçının bu süreçte geri planda kalmayı seçtiği de sıklıkla vurgulandı. Göz önünde olmamasına rağmen, Duwaji’nin estetik algısının kampanyayı nasıl etkilediği tartışılmakta. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözü sıkça anılırken, Michelle Obama’nın kesin bir ifadeyle “Eğer onunla evli olsaydım, Amerika’nın şu anki başkanı o olurdu.” cevabı hatırlanıyor.
Belirtilmelidir ki, Zohran Mamdani’nin kampanyasına ait ikonik afiş tasarımının Duwaji’ye ait olmadığı, bu görevi Tyler Evans’ın üstlendiği aktarılıyor. Ancak, kampanyanın sadeliği ve özgün görsel dili, Duwaji’nin estetik anlayışını fısıldıyor.
Görsel Kaynağı: Tyler Evans
Z Kuşağının First Lady’si

Son zamanlarda moda ve kültür basınında, Duwaji’nin sade duruşuna özel bir parantez açıldığı görülüyor. Business Day ve Tatler gibi dergiler onu “Gen Z First Lady” olarak nitelendirerek, Z Kuşağı’nın değerlerini geleneksel bir role nasıl yeni bir perspektif kazandırdığına dikkat çekti. Duwaji’nin tarzı, görünüşü ve gizemli duruşu, halkın ilgisini yoğun bir biçimde çekiyor.
Zohran Mamdani’nin seçilmesi, New York başta olmak üzere pek çok yerde yeni bir dönemin habercisi oldu. Bu yeni dönem, Duwaji’nin çizimleriyle şekillenecekmiş gibi görünüyor.
Bugün onun adı seçim haberlerinde geçse de, yarın çizimleriyle akıllarda kalacağı aşikar. Duwaji’nin sade ve tek renk çizgileri, Muhtemelen Mamdani’nin açtığı kapılardan daha geniş bir geleceğe iz bırakabilir.



