AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmacı olduğu TRT World Forum sırasında İsrail ile ticareti protesto eden 9 genç gözaltına alındı ve tutuklandı. Eylemciler, yaşadıkları süreci ve verdikleri hukuki mücadeleyi paylaştı.
Protesto, 29 Kasım 2024 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte gerçekleştirildi. Gençler, İsrail ile petrol ticareti yapan Socar şirketinin Türkiye CEO’su Elchin Ibadov‘u hedef alarak eylem yaptı. Gözaltına alındıktan sonra yaşadıkları kötü muameleyi anlatan gençler, çıplak arama ve fiziksel, psikolojik şiddete maruz kaldıklarını ifade etti.
Eylemcilerden öğretmen Fatma Dilara Gezmişoğlu, gözaltından cezaevine kadar geçen süreçte yaşadığı kötü muameleyi detaylı bir şekilde aktardı. Gençlerin avukatı Adem Bingöl ise müvekkillerinin yaşadıklarıyla ilgili hukuki süreçlerin devam ettiğini vurguladı.
Eylemciler, İsrail’le süren ticaretin durdurulması konusunda kararlı olduklarını dile getirdi. Yaşadıkları durumu yalanlayan bazı yetkililere karşı, işkence gördüklerini belirten gençler; başörtülü iki kadın, tesettürlerinin zorla kesildiğini ve namaz kılmalarıyla dalga geçildiğini de eklediler.
“ÇIPLAK ARAMAYA MARUZ KALDIK”
Fatma Dilara Gezmişoğlu, şunları ifade etti:
“Gözaltına alındıktan sonra polis aracına bindirildik ve sağlık kontrolü için hastaneye götürüldük. Yaklaşık 3-4 saat hastane önünde bekletildik. Lavabo ihtiyacı olan arkadaşlarımız vardı; izin verilmedi. Uzun tartışmalar sonucunda Mücahit arkadaşımızın kolunu ters çevirerek darp ettiler. Emniyete götürüldüğümüzde, orada arama işlemi yapıldı. Kadın polisler tarafından çıplak aramaya maruz kaldık. Bu gerçekten çok zordu.”
“PEÇETE VE SABUN VERMEDİLER”
Nezarete girdiğimizde ortam çok kötüydü. Battaniyeler pis ve yerdeydi, lavabo için sabun ve peçete yoktu. Talep ettiğimizde, ‘Sıvı sabunla intihar ediyorlar. Peçeteyi de giderleri tıkıyorlar’ dediler. Bir arkadaşımızın sinüziti vardı. Zor durumda kaldı, temizlik için başka bir şey bulamadı. Sonunda avukatlarımız geldi ve ertesi gün sulandırılmış bir sabun getirdiler; peçete hâlâ verilmedi.
“NAMAZ KILDIĞIMIZ İÇİN DALGA GEÇTİLER”
Namaz kılarken kıbleyi sorduk, belirtmediler. Namaz vakitlerini bildiğimiz bir saat yoktu, sürekli polislere sormak zorunda kaldık. Bazen kıbleyi kendimiz tayin etmek durumunda kaldık. Bir polis, ‘Yanlış duruyorsunuz’ diyerek dalga geçti ve doğrusunu söylemedi.
“POLİS BENİ ARACA Fırlattı”
Mahkeme günü, iki kadın polis koluma girdi; biri kolumu sıkarken diğeri sıkmıyordu. ‘Kolumu acıtıyorsunuz’ diye uyardım, ama sıkmadıklarını iddia ettiler. Beni araca kadar çekerek götürdüler. Silivri’ye gittiğimizde kontrol ettiğimde, kolum morarmıştı. Aynı polis, tekrar kolumu sıkmaya başladı ve onu uyardığımda, ‘Ne diyorsun?’ diyerek beni aracın içine fırlattı.
“SU VERMEDİLER, KARŞIMDA SU İÇTİLER”
Araçta su istemiştim, vermediler. Bir polis memuru, su şişesini kafasına dikip içti, bu durumda kaygı ve merhametsizlik yoktu.
“BAŞÖRTÜMÜ KESTİLER”
Silivri cezaevine girdiğimizde, başörtümü keseceklerini söylediler. Uzun olduğu için bunu yapamayacaklarını belirttiler. Kestikleri parça bir mendil kadar küçüktü. O gün, ailelerimiz kıyafet getirdiğinde annem bana uygun boyutta bir kıyafet getirince, ‘Bu durum düşündürücü’ dedik.
“ÇIPLAK ARAMA İHTİYAÇ DUYULURSA….”
Cezaevine girerken X-ray cihazından geçtik; ancak, direkt çıplak aramaya tabi tutulduk. Onur kırıcı bir süreç yaşadık. Bize ayrılan koğuşun banyosu kapısızdı ve bu koşullarda diğer arkadaşlarım dışarıda nöbet tutarak yardımcı oluyorlardı.
“AÇ VE SUSUZ KALDIK”
Bir çocuk annesi ve işçi olan 35 yaşındaki Çile Uğur Zengin, yaşadıklarını şöyle aktardı:
“Olay anında neye uğradığımızı şaşırdık. Bizi gözaltına aldılar ve darp ettiler. Emniyette üç gün boyunca hukuksuz bir şekilde bekletildik. Su ve yiyecek istedik ama nadiren sağlandı. Battaniye örterek oturarak namaz kıldık.”
“KOKARCASINIZ DEDİLER”
Polislerden birisi, ‘Kokuyorsunuz’ diyerek hakarette bulundu. Gerçekten bu durum moralimizi bozmuştu. Bizler, temizlik konusunda dikkat eden insanlar olduğumuzu belirtmek istiyorum.
“KEŞKE İSRAİL ZİNDANINDA OLSAYDIM EN AZINDAN DERDİM Kİ…”
Sayın Cumhurbaşkanı’nın belirttiği gibi, ‘Bizi sevmeyenler Sednaya’ya baksın’ ifadeleri aklımdan geçiyor. Keşke orada olsaydım, en azından bunu kendi vatandaşım yapmadığını bilirdim.
“KIZIM 3 GÜN YEMEK YEMEDİ”
Benim kızım üç gün boyunca yemek yememiş. Okulda büyük sıkıntılar yaşadı. Ailemle iletişimde zorlandım, ancak imanıma dayanarak bu süreci atlatmaya çalıştım.
“ÇIPLAK ARAMA YAPTILAR”
Stajyer avukat Mürüvvet Sena Eliküçük ise yaşadığı deneyimleri aktarırken, yapılan aramaların CMK kapsamındaki kaba üst araması tanımına girmediğini vurguladı. Cezaevine girdiğimizde, çıplak arama yapılmasına yönelik itirazlarımız oldu ama yanıt alamadık.
“STK’LARIN FİLİSTİN DEĞİL KÜLLİYE HASSASİYETİ VAR”
Türkiye’nin büyük STK’larının şu an yurt dışında eylem yapan Rümeysa Öztürk’ü desteklediğini, fakat bizim yaşadığımız kötü muameleleri dile getirmediğini üzülerek belirtiyorum. Biz Filistin için bedel ödeyeceğiz ve özgürlüğü savunmaya devam edeceğiz.
“DARP EDİLDİM ÖLÜMLE TEHDİT EDİLDİM”
28 yaşındaki öğrenci Mücahit Özel Tahir, emniyet ve cezaevinde yaşadığı şiddeti şu sözlerle ifade etti:
“Darp edildim, ağzım kapatıldı ve yere düşürüldüm. Çeşitli yerlerden darbe aldım. Emniyet sürecinde psikolojik şiddete maruz kalmıştık ve ölümle tehdit edildiğimiz anlar oldu.”