CHP Genel Başkanı Özgür Özel:
Grup toplantımızda konuklarımızı selamladığım esnada bir gelişme yaşandı. Çarşamba günü İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin, Sayın İmamoğlu’na ait diploma ile ilgili bir karar vermesi bekleniyordu. Ancak, fakültenin dekanının “Bunları yapamam.” dediği için görevden alındığı yönünde duyumlar geldi.
Fakültenin yönetim kurulunu toplamakta zorlandıkları, 7 üyeden yalnızca 2’sinin bir araya geldiği bilgisi, iftar saatine yakın bir zaman diliminde ulaştı. 18 Mart’ta, şehit aileleri ve gazilerimizle iftar yemeğindeydim ve ilk açıklamalarımı orada yaptım. 19 Mart’ta İşletme Fakültesi’nin diplomanın iptal edilmesine karar vermeyeceğini görünce, İstanbul Üniversitesi yönetim kurulu aceleyle toplandı. Ancak bu toplantı, üniversite adına karar verebilecek, seçilmişlerden oluşan bir senato yapısı değildi ve sonuçta diplomanın iptaline karar verildi.
“OLAĞANÜSTÜ BİR SÜRECİ HEP BİRLİKTE YAŞIYORUZ”
Son dört haftadır, 28 gündür, yaşananlar olağanüstü bir sürecin içinde olduğumuzu gösteriyor.
Esenyurt Belediye Başkanımıza kayyum atanıp Beşiktaş Belediyemize haksız operasyonun yapıldığı gün, partimizin meclisini ve il başkanlıklarımızı İstanbul’da topladık. O gün basın mensuplarının, gelişmeleri nasıl değerlendirdiğimizle ilgili sorusuna “Bunu bir savaş ilanı olarak görüyorum.” cevabını vermiştim.
“Ne yanıt vereceksiniz?” sorusuna da “Bir savaş ilanı kapsamındaki bir yapıya verilecek her yanıtı vereceğiz.” demiştim.
Ekrem İmamoğlu’nun seçime adaylığı sürecinin öne çekilmesine dair sinyallerin yanı sıra, diplomanın iptaline dair başvuruların yapılması ve bir yanda 25 yıl hapis istemi gibi davalar açılması, diğer yanda MASAK’tan terör ya da mali suçlara yönelik yürütülen operasyonların varlığı, bize bu durumun bir darbe mekaniğini işlediğini düşündürmeye yöneltti. İmamoğlu’na yönelik bu saldırı, yalnızca İstanbul’un seçilmiş belediye başkanını hedef almadı; aynı zamanda gelecekteki cumhurbaşkanı adayımıza yönelik bir darbe girişimi için bir hazırlıktı.
“BİR SONRAKİ CUMHURBAŞKANI’NA DARBE GİRİŞİMİ”
Buradan, Cumhuriyet Halk Partisi grubunda, 19 Mart’ta Türkiye’nin bir sonraki cumhurbaşkanına karşı gerçekleştirilen darbe girişimini dile getiriyorum. 19 Mart ile 26 Mart arasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni bir kayyıma teslim etmemek için her gece yüzbinlerce, milyonlarca insanın Saraçhane’de direndiğini görmemiz gerekiyor. 23 Mart’ta, adayımız tam da oylama sürecinin başlayacağı sırada sorguya alınırken, 1 milyon 750 bin üyemizin yüzde 93’ü sandığa koştu ve “Yetmez, haberdar et, eşlik et!” diyerek komşularını sandığa gitmeye teşvik etti. Bu cesaretle sokağa dökülen milyonlara yürekten teşekkür ediyorum.
“BUGÜNKÜ YARGI DARBESİNDE MÜHİMMAT YALANDIR”
Buradan itibaren, bir darbe girişimi ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmem gerekiyor. Darbeler, asker tarafından yapıldığında askeri, sivil tarafından yapıldığında sivil darbe olarak tanımlanır. Her darbenin başında bir cunta vardır; bu cuntanın merkezi ise Beştepe’dir. Bugünkü sivil darbenin silahı yargıdır ve onun mühimmatı yalan ve iftiradır. Yalanla, iftirayla sürdürülen bu 19 Mart sivil darbesi, geçmişteki diğer darbe girişimleri gibi milletin gönlünde destek bulmayacaktır.
Ayrıca, dile getirenler, önde olanlara terörist diyenler, kanıt olmadan insanlara hırsız diyenler şimdi gerçekler ortaya çıkınca iftiraların arkasına saklanıyorlar.
Her darbenin başında olduğu gibi burada da bir cunta mevcuttur. Son düzenlemeleriyle 19 Mart’tan sonra cunta başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, aynı zamanda bu düzenin başıdır.
“TÜGVACI DİPLOMA İPTALİNE İMZA ATMIŞ”
19 Mart günü iptal edilecek diplomayla başlayacağı düşünülen darbenin ilk adımı, aslında 18 Mart’ta atıldı. İstanbul Üniversitesi’nin yönetim kurulu iftar vaktinde toplandı ve diplomanın iptalini gerçekleştirdi.
Diploma iptali konusunda imzası olan kişileri mercek altına alıyoruz. Örneğin biri, Sakarya Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı yapmış bir konservatuvar hocasıdır. Diğeri ise TÜGVA eğitmeni çıkmıştır. İtiraf edilmeliyim ki, diploma iptali konusunda imzası olanların kendi diplomalarında da çeşitli şüpheler bulunmaktadır. Şunu da vurgulamak gerekir ki, bu süreç Ekrem İmamoğlu’nun da diplomasının iptal edilmesine yol açacaktır.
“İMAMOĞLU ADAY OLABİLİR, HIZLA İPTAL EDİN”
Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi için gönderilen yazıda, “Acele edin!” ifadesi dikkat çekmektedir. Bu yazıda “Bu diplomalar resmi işlemlerde kullanılıyor.” ifadesi de geçmekteydi. Bu durum, “Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olabilir.” düşüncesini içeriyor.
Artık bunun sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. Örneğin, Mehmet Şimşek, Türkiye’deki ekonomik dengeyi kurmanın yollarını arıyor ama özellikle de yukarıda bahsettiğim durumlar gerçekleştiği sürece Türkiye’nin ekonomisi tehlikeye girmektedir.
“YÜZ BİNLERCE BİLLBOARDA KAYYUM ATADILAR”
Aynı kişi üst üste iki seçim kazanmışken, bu kez 31 yıllık diplomanın iptal edildiğini görüyoruz. Ekrem İmamoğlu’nun çevresine, 24 dev şirketin ihale verildiği daha mahkeme aşamasındayken kayyum atandı. Ne yazık ki, daha mahkeme görülecekken bu insanlar haksız yere suçlu ilan ediliyor.
Bu durum, reklamlara yönelik yüz binlerce billboardda kayyum atanarak gerçekleşti. Yani aslında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kiraya verdiği yerleri kendi lehlerinde kullanmaya çalışıyorlar.
“ŞİMŞEK 45 MİLYAR DOLARI CAYIR CAYIR YAKTI”
İşte bu yüzden, 19 Mart darbesinden sonra Mehmet Şimşek, döviz kurunu kontrol altında tutabilmek için 1 trilyon 700 milyar liraya yakın bir rezervi cayır cayır yakmak zorunda kaldı.
Bu darbenin Türkiye’ye maliyeti, her bir vatandaşın cebinden 20.000 lira çıktı. Geçtiğimiz dört hafta içinde en düşük asgari ücretin satın alma gücünde önemli kayıplar meydana geldi.
Dolayısıyla, bu durumun arka planında, aslında ortada büyük bir maliyet bulunuyor. Bunu biz, mecliste tartışmaya devam edeceğiz ve halkımıza anlatacağız. Anadolu’da ve İstanbul’da meydan meydan darbeyi ve demokrasi mücadelesini sürdüreceğiz.
“ANADOLU’DA MEYDAN MEYDAN SAVUNACAĞIZ”
Bu darbenin maliyetinin yanı sıra, ekonomik zorlukları da gözler önüne sermekteyiz. Yüksek zamlar ve düşen yaşam standartları, dün doğan bir bebekten, 90 yaşında birine kadar herkesin cebinden çıktığı gerçeğini açıkça göstermektedir.
Biz, bu adaletsiz durumu sürdürenlerle mücadele etmeye devam edeceğiz. AK Parti’nin kötü yönetimiyle, içindeki adaletsizlik ve anti-demokratik yapı ile bu durumu sorgulamaya devam edeceğiz.
Kısacası, karşımızda kötü bir akıl ve niyet var. Bizler, adil bir devlet ve demokrasi için mücadelemizi sürdüreceğiz.



