2024 yılı itibarıyla Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, toplamda 394 kadın hayatını kaybetti.
259 kadın ise “şüpheli” şekilde yaşamını yitirdi. Bu ölümler için “şüpheli” demek yeterli değil; aslında asıl şüpheli olan, bu ölümleri önlemekte yetersiz kalan vicdanımızdır.
Kadınların neden öldürüldüğüne yönelik somut nedenler var. Çünkü kadın.
İlişkisini sonlandırmak isteyen bir kadın, kocası tarafından öldürülüyor.
Sevgi iddiası olan bir erkek, terk edilen kadını katlediyor.
Basit bir gülümseme ya da başörtüsü tercihi bile kadınların canını alabiliyor.
Okul hayali kuran bir genç kız, eğitim hakkından mahrum kalıyor.
Evde geç kalmak, yemek yapmamak ya da çocukların ağlaması gibi sıradan bahanelerle katlediliyorlar.
Hayır demek ya da susturulamamak bile ölüm sebebi olabiliyor.
İstatistiklere göre, kadınları en çok tanıdıkları kişiler öldürüyor. 166 kadın, eşleri tarafından katledildi. 45’i, ‘seviyorum’ dediği erkek tarafından yaşamını yitirdi. 31 kadın, babaları tarafından öldürüldü. Diğerleri ise boşandıkları eski eşleri ve tanıdıkları akrabaları tarafından öldürülüyor.
Bu durumda, kadınların en büyük tehdidi, tanımadıkları yabancılar değil; güven duydukları erkekler, yani hayatlarını paylaştıkları kişiler.
Bir kadın katledildiğinde, failler ortada. Ancak caydırıcı olmayan yasalar, olayı kolaylaştırıyor:
Giysi değiştirip, ‘pişmanım’ diyorlar.
‘Öldürmek istemedim’ diyerek savunma yapıyorlar.
Yetkililer, tahrik, hakaret ya da aldatma gibi bahanelerle durumu hafifletebilirken, sonuçumuz daha da ağırlaşıyor. Kısa sürede serbest kalan katiller, sokaklarda dolaşmaya devam ediyor.
Bu ülke, Atatürk’ün 90 yıl önce kadınlara tanıdığı hakları geri almaya çalışanların hâlâ medeniyet dersi vermeye çalıştığı bir yer olarak karşımıza çıkıyor.
Bir genç kadın üniversiteyi başarılı bir şekilde tamamladığında, iş bulsa bile erkek meslektaşlarından daha az kazanacağını bilerek hayata atılıyor. Türkiye’nin en büyük 500 firmasının yalnızca %8’ini kadınlar yönetiyor. Hâlâ “kadından yazılımcı olur mu?” soruları soruluyor.
Üç kız çocuğumuzdan biri liseden mezun olamıyor. Onlara eğitimin yerine gelinlik giydiriyoruz. Ardından meydanlarda “Çağdaş Türkiye’yiz” diye övünüyoruz.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Bu gün sadece bir kutlama değil, aynı zamanda yüzleşme ve hesap verme günüdür. Bugün, “Kadınlar için ne yapmalıyız?” şeklinde düşünme günü olarak değerlendirilmeli.
Bugün kadınlara çiçek vermekle kalmamalı; onlara hak ettikleri saygıyı göstermeliyiz.
“Yerini bil” yerine “yerini al” demeliyiz kadınlara.
Onlara sadece “arkandayız” demek yetmez; yanlarında durmalıyız.
Kadınların yalnızca 8 Mart’ta değil, yılın her günü güvende yaşamalarını sağlamak için mücadele etmeliyiz. Çünkü kadınlar, yıl boyunca eşit muamele görmeyi hak ediyor.
Atatürk ne güzel söylemişti;
‘Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.’
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşım yazarın kendi görüşleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio