Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Fahrettin Altun, TİHEK Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen İnsan Hakları ve Eşitlik Hukuku Sertifika Töreni’nde önemli açıklamalarda bulundu.
Altun, kurumun yalnızca denetim ve yaptırım işlevi ile sınırlı kalmadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Biz, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak bir hak arama, denetim ve yaptırım kurumu olmamızın yanında aynı zamanda insan onurunu merkeze alan bir toplumsal sözleşmenin ve ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyen bir kamu felsefesinin takipçileriyiz.”
Altun, herkesin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınmasının ve insan haklarının geliştirilmesinin kurumun öncelikleri arasında olduğunu ifade etti.
İşkence ve kötü muamele ile mücadelenin önemine değinen Altun, şunları belirtti:
“İnsan hakları, insanın insan olması ile özdeş, insan onuruyla ilişkili haklardır. Devredilemez ve yok sayılamaz haklardır. Toplumsal yaşamın da hukuk devletinin de toplumlar arası ilişkilerin de olmazsa olmazıdır. Kadim kültürümüzde, geleneğimizde insan ‘eşref-i mahlukat’tır yani yaratılmışların en şereflisidir. Yine tasavvuf geleneğimizde ‘insan-ı kamil’ anlayışı vardır. Bu şerefin neyle tamamlandığını gösterir, adaletle, hikmetle, ahlakla. İslam düşüncesinde de ‘hürmet-i nefs’ kavramı, insan onuruna yönelik dokunulmazlığı ifade eder.”
Altun, modern dünyanın kurucu metinlerinde insan haklarının eşitlik temelinde tanımlandığını hatırlatarak, bu teorik duruşun pratikte yeterince yer bulamadığını ifade etti. Küresel düzende adaletin değil, güçlünün hukukunun geçerli olduğunu savundu.
Dünyadaki savaşlar, krizler, göç dalgaları ve dijital zorbalık gibi meselelerin insan hakları ihlallerini artırdığına dikkat çeken Altun, şu şekilde konuştu:
“Koşullar değişiyor, muhatap olduğumuz meydan okumalar giderek daha karmaşık bir hal alıyor. Ne olursa olsun, adaletsizliğin küreselleştiği ve kötülüğün sıradanlaştığı bir çağda, insan onuru için, insan hakları için, eşitlik ve adalet için mücadele etmek daha da kıymetli ve kutsal bir görev haline gelmiştir.”
TİHEK olarak yalnızca ayrımcılığı tespit etmekle yetinmeyeceklerinin altını çizen Altun, “Vazifemiz yalnızca ayrımcılığı tespit etmek değil, ayrıca eşitliğin varoluşsal, bilişsel, ahlaki, kültürel, toplumsal ve siyasi zeminlerini güçlendirmektir.” dedi.
Altun, bireysel başvuruların incelenmesi, hak ihlallerinin tespit edilmesi ve raporlanmasının yanı sıra insan hakları bilincinin eğitim aracılığıyla yaygınlaştırılmasının da öncelikli hedefleri arasında olduğunu belirtti.
“BUGÜNÜN DEĞİL YARININ ADALETİ İÇİN DE”
İnsan hakları eğitim programlarının uzun vadeli etkilerine değinen Altun, “Biz böylelikle sadece bugünün adaletine değil, yarının da adaletine de hizmet ettiğimize inanıyoruz.” dedi.
Sertifika alan öğrencilerin hak savunuculuğu yolunda önemli bir adım attığını belirten Altun, insan hakları eğitiminin vicdanları derinleştirip toplumu iyilikle buluşturduğunu ifade etti.
TİHEK’in gelecek dönemde gerçekleştireceği çalışmalara da değinen Altun, şöyle konuştu:
“Kurul üyelerimizle, kurum çalışanlarımızla birlikte yeni dönemde dört ana eksende çalışmalarımıza hız vereceğiz. Vatandaşlarımızın kurumumuza daha hızlı ve kolay ulaşmasını sağlamak için çaba harcayacağız. Toplumun daha geniş kesimlerine ulaşarak insan hakları ve ayrımcılıkla mücadele alanında daha etkili eğitim ve farkındalık çalışmaları yürüteceğiz. Ulusal ve uluslararası düzeyde insan hakları ihlallerini izleyecek ve etkin şekilde kayıt altına alacağız. Bölgesel ve küresel ölçekte insan hakları alanında güçlü işbirlikleri ve iletişim ağları kurarak, ülkemizin sesini daha güçlü biçimde duyuracak ve evrensel adalet mücadelesine katkı sunacağız.”
Törenin sonunda Altun ve kurul üyeleri, eğitim programını tamamlayan öğrencilere sertifikalarını takdim etti.
