İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu‘nun gözaltına alındığı 19 Mart operasyonunda dikkat çeken bir başka isim de gözaltına alındı.
A Haber ve birçok iktidar medyası kanalı İBB için “kilit isim” ifadesini kullanarak haberleştirmiş, ancak AKP iktidarı ile olan yakın ilişkilerinin ortaya çıkmasının ardından haberlere son vermişti.
İBB soruşturmasında gizli tanık ifadesi doğrultusunda ‘naylon fatura’ kestiği iddia edilen Serdar Haydanlı, Türkiye kamuoyunun gündemine oturdu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Haydanlı‘nın gözaltına alındığı gün Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Koruma Müdürü Ali Erdoğan‘ın kendisini aradığını bildirdi ve ‘şubeden’ serbest bırakıldığı iddia edildi.
Özel, kamuoyuna Haydanlı’nın serbest bırakıldığına dair belge sundu, ancak resmi makamlar CHP liderinin iddiasını yalanladı.
İBB operasyonunda ve Saraçhane eylemleriyle ilgili sıklıkla gündeme gelen Haydanlı, bu kez görevden alınan Fahrettin Altun ile birlikte anıldı.
Haydanlı‘ya yönelik usulsüzlük iddiaları gündemde yer alırken, iktidar medyası, devletten alınan büyük ihalelere sessiz kalmıştı. Haydanlı’nın firması 4.5G Grup’un aldığı dev ihaleler sıralandı.
Bu ihalelerden biri de Cumhurbaşkanlığı’nın 100’üncü Yıl Kutlamaları ile ilgili reklam filmi oldu.
ALTUN SESSİZLİĞİNİ İMAMOĞLU İÇİN BOZDU! HAYDANLI’NIN DEVLET İHALELERİNİ DOĞRULADI
Dönemin İletişim Başkanı Fahrettin Altun‘un imzası ile kamuoyuna yönelik paylaşılan belge, ne doğrulanmış ne de yalanlanmıştır.
Altun, sessizliğini avukatı Sezgin Tunç aracılığıyla bozdu.
10haber’den Ertuğrul Özkök, köşesinde Tunç’un ifadelerini şu şekilde aktardı:
“Evet o yazı yazıldı. Ama sanki sadece Serdar Haydanlı’ya böyle bir yazı yazılmış gibi bir izlenim yaratıldı. Sayın Başkan 100’üncü yıl kutlamaları dolayısıyla çok sayıda şirket için aynı türde ‘Görevlendirme’ yazısı yazdı. İsterseniz bu yazıların örneklerini size gönderebilirim. Yani o özel bir işbirliği için değil, devlet kurumlarının 100’üncü yıl çalışmalarında kimlerle işbirliği yapılacağını gösteren genel bir yazıydı.”
Özkök, “Niye bunu açıklamak için 125 gün beklediniz?” sorusuna Tunç‘un şu yanıtı verdiğini aktardı:
“Yürümekte olan bir soruşturma söz konusuydu o nedenle bir açıklama yapmamayı uygun gördük.”
Özkök, Altun‘un avukatı aracılığıyla yaptığı bu açıklamayı ‘resmi itiraf’ olarak niteledi.
“BELKİ ARALARINDAN BAZILARI ‘İTİRAFÇIYA’ DÖNMÜŞ DURUMDADIR”
Özkök, kendisine iletilen belgelerde bazı isimlerin kapatıldığını belirterek şunları ifade etti:
“Bugüne kadar okuduklarımıza bakarsanız, haklarında “gizli tanık” ve “itirafçı” denilen kişilerin söyledikleri dışında ciddi bir delil yok.
Ancak Fahrettin Altun’un doğruladığı belge şunu ortaya koyuyor:
Devlet, ilk defa İmamoğlu hakkında itirafçı olan iş insanlarının şirketlerine geçmişte çok sayıda resmi kurumdan ihale verildiğini itiraf ediyor.
Altun’un gönderdiği yazılarda bu şirketlerin adlarının üzeri örtülmüş.
Bence onların da açıklanmasında yarar var. Belki aralarından başka bazıları da şu an “itirafçıya” dönmüş durumdadır.
İmamoğlu’nun avukatları bu isimleri alabilir.
Bugün itirafçı olan bir iş insanının bugüne kadar devletten ve belediyelerden 388 ihale aldığı, bunun 300’ünün AKP’li belediyelerce verildiği ortaya çıkarıldı.
Şimdi şu soruyu sormak normal hale gelmedi mi?
Bu insanlar 388 ihalenin 300’ünü AKP’lilerden almış.
İktidar 23 yıldır AKP’de.
Devletin istihbaratı, maliyesi, polisi ellerinde.
Yani bu güya itirafçılar 23 yıldır bu ihaleleri nasıl almışlar?
Bu adamları 23 yıldan sonra bugün mü tanıyorlar?
Size inandırıcı geliyor mu?
Fahrettin Altun’un bana gönderdiği 12 yazının da üzerinde “Cumhurbaşkanlığı” ibaresi var.
Bence Fahrettin Altun’dan gelen bu açıklama, devletin resmi belgesi oluyor. Dolayısıyla bu belgeler, içerdeki bütün belediye başkanlarının en azından tutuksuz yargılanmaları için gerçek bir delil haline geliyor.
Devlet, bizzat Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı eliyle, “Bu adamlara biz de ihale verdik” diyerek, İmamoğlu ve tüm CHP’li belediye başkanları lehine belge sunuyor.
Hatta biraz ileri bir yorumla, Devlet bugün itibariyle, bu soruşturmalara, İmamoğlu ve arkadaşları lehine “müdahil” oldu bile diyebiliriz.”
Özkök’ün yazısının ardından Altun’un avukatı Tunç, X hesabından eleştirilerde bulundu. Devletin itirafı yorumuna karşı çıkan Tunç, şunları yazdı:
“Ertuğrul Özkök, yine bir manipülasyona imza atmışsınız. Bu, gazetecilik değildir.
Daha önce bir iddia ortaya attınız. Hiçbir teyit mekanizmasını işletmediniz. Kulaktan dolma söylentilerle müvekkilim Fahrettin Altun’u itham ettiniz.
İddia neydi? Cumhuriyetimizin 100. yıl kutlamaları dolayısıyla tek bir firmaya etkinliklerde izin ve kolaylık sağlanması için kamu kurumlarına yazı yazıldığı iddia edilmişti.
Oysa o dönemde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı 100. yıl kutlamaları için proje üreten pek çok firma için kamu kurumlarına aynı içerik ve mahiyette yazılar yazmıştır.
Ertuğrul Bey, ben sizinle o belgeleri bu hakikati ortaya çıkarmak için paylaştım.
Siz ne yaptınız? Sözlerimi çarpıtıp konuyla hiç alakası olmayan bambaşka bir noktaya çektiniz.
O zaman bu iddianızı da yanıtlamak durumundayım.
Bahse konu hiçbir belge sureti halihazırda bağımsız Türk yargısı tarafından yürütülen hiçbir soruşturmaya referansta bulunmamakta, herhangi bir kanaat ortaya koymamaktadır.
Müvekkilim Sayın Fahrettin Altun’un, bağımsız Türk yargısı eliyle yürütülen herhangi bir soruşturmaya müdahil olması asla ve kata söz konusu değildir. Hele ki devam eden bir yolsuzluk soruşturması bağlamında “devlet müdahil oldu” gibi bir iddiayı dile getirmek abesle iştigaldir.
Belli ki partizanlık gözünüzü kör etmiş!
Ertuğrul Özkök’ün akla ziyan açıklamaları dolayısıyla kamuoyunu bilgilendirmeyi görev addederim.
Saygılarımla.”
Özkök de yazısına gelen açıklamaya yanıt vererek, şunları belirtti:
Yazım dün gece yayınlandıktan sonra Sezgin Tunç X üzerinden tepkili bir açıklama yazdı.
Beni manipülasyon yapmakla suçladı.
Oysa yazımda çok net bir ayırım yaptım.
Kendisinin sözlerini tırnak içinde aynen aktardım.
Bana Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı antetli, 12 şirkete yazdığı yazıları gönderdi.
Bunları aynen aktardım.
Sonra “Buraya kadar onun söylediklerini aktardım. Bundan sonra yazacaklarım benim yorumum” dedim.
Tekrar edeyim sizin söylediklerinizle kendi yorumum arasına çok net bir duvar çektim.
Hatta “Savcılık bunları nasıl yorumlar bilemem” diye de ekledim.
Kısaca o yorum size ait değil bana ait. Böyle telaşla üzerinize almanıza hiç gerek yok.
Benim yorumumla ilgili söyleyebileceğimiz şey “Bu yazılar öyle yorumlanamaz” veya “Bu yoruma katılmıyorum” demek olabilir.
Artık gazetecilerin yorum hakkına da mı müdahale edeceksiniz?
Siz bana söylediklerinizi saptırmış mıyım onu söyleyin.
Bırakın şirketlere yazılan o yazıları avukatlar, savcılar ve hakimler değerlendirsin.
Ama asıl manipülasyonu siz yapmaya devam ediyorsunuz. Haydanlı’ya iş verilmesi için yazılan mektubu yine benim iddiam diye sunuyorsunuz.
Geçen sefer söyledim, yine söyleyeyim.
O yazıyı 19 Mart günü CHP Genel Başkanı Özgür Özel televizyonlarda canlı yayınlanan konuşmasında açıkladı. Yani iddia onun. Ben de milyonlarca insan gibi o açıklamadan öğrendim. Siz de benzer yazıların başka birçok şirkete de yazıldığını söyleyerek doğruladınız.
Yani benim değil, Özgür Özel’in açıkladığı yazıyı doğruladınız.
Yorumuma katılmayabilir hatta tepki gösterebilirsiniz ama manipülasyondan bahsedip hakaret etmeyin.
Fahrettin Altun’un kendi imzası ve İletişim Başkanlığı antetli kağıtla gönderdiği bir yazı kamusal alana çıkmıştır ve onun üzerine isteyen istediği yorumu yapabilir.