1. Haberler
  2. Gündem
  3. İmamoğlu: “Ben Cumhurbaşkanının Ana Rakibiyim”

İmamoğlu: “Ben Cumhurbaşkanının Ana Rakibiyim”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ekrem İmamoğlu’nun New York Times’ta “Ben, Cumhurbaşkanının ana rakibiyim, tutuklandım” başlığıyla yayınlanan yazısının Türkçe çevirisi şu şekilde:

19 Mart sabahı, kapımın çalınması ve ardında onlarca silahlı polis bulmak, tam anlamıyla bir teröristin yakalanma sahnesine benziyordu. Oysa bu durum, Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’un seçilmiş belediye başkanını hedef alıyordu.

Bu olay, Cumhuriyet Halk Partisi’nin gelecek cumhurbaşkanlığı yarışı için yapacağı ön seçimden yalnızca dört gün önce gerçekleşti. Görülen bu hamle, son derece dramatik olmakla birlikte kesinlikle sürpriz değildi. Uzun bir süre boyunca süren hukuki baskıların ardından, 31 yıl önce mezun olduğum üniversite diplomamın aniden iptal edilmesiyle doruk noktasına ulaştı. Görünüşe göre yetkililer, bu aracılığıyla benim yarıştan diskalifiye olacağımı düşünüyordu, zira anayasa cumhurbaşkanının yükseköğrenim diplomasına sahip olmasını şart koşuyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, beni sandıkta yenemeyeceğini anlayınca alternatif yollara başvurmuştu: Ana siyasi rakibi olarak beni, yolsuzluk, rüşvet, suç örgütü kurma ve yasaklı Kürdistan İşçi Partisi’ne yardım etme suçlamalarıyla gözaltına aldırdı. Oysa bu suçlamaların güvenilir kanıtlardan yoksun olduğunu belirtmek gerekir. Mali suçlamalar bahanesiyle görevimden uzaklaştırıldım.

Erdoğan rejimi, yıllardır demokratik denge ve denetim mekanizmalarını zayıflatarak; medyayı susturarak, seçimle iş başına gelen belediye başkanlarının yerine kayyum atayarak, yasamayı etkisiz hale getirerek, yargıyı kontrol altına alarak ve seçim süreçleriyle oynayarak iktidarını sürdürdü. Son aylarda protestocuların ve gazetecilerin kitlesel şekilde tutuklanması, toplumda yaygın bir korku atmosferi oluşturdu: Kimse güvende değil. Oylar geçersiz kılınabilir ve özgürlükler bir anda elden alınabilir. Erdoğan yönetiminde cumhuriyet, bir korku düzenine dönüşmüştür.

Bu durum, yalnızca demokrasinin yavaşça erimesini değil, aynı zamanda cumhuriyetimizin kurumsal temellerinin kasıtlı olarak yok edilmesini de temsil ediyor. Gözaltına alınmam, Türkiye’nin otoriterleşme sürecinde ve keyfi gücün kullanılışında yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. Uzun bir demokratik geçmişe sahip olan bir ülke, geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşma riskiyle karşı karşıya.

Baskılar yalnızca benimle sınırlı kalmadı. Gizli tanık beyanlarına dayanan kapsamlı bir operasyonla, aralarında üst düzey belediye yöneticileri ve iş insanlarının bulunduğu yaklaşık 100 kişi gözaltına alındı. Bu tür operasyonlardan önce iktidara yakın medya tarafından dezenformasyon ve itibarsızlaştırma kampanyaları başlatıldı.

Ancak, Türk halkı bu baskılara karşı direnç göstermeyi başardı. Protestolar yasaklanmış ve şehirlerin önemli giriş yolları kapatılmış olsa da, İstanbul’dan Erdoğan’ın geleneksel kalesi Rize’ye kadar yüz binlerce insan sokaklara döküldü. Gözaltına alındıktan sonraki saatler içerisinde ve takip eden günlerde, her yaştan ve farklı kesimlerden insanlar partime destek verdiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde insanlar, artan baskılara ve gözaltılara karşı nöbet tuttular.

Bu baskılara rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi pazar günü cumhurbaşkanlığı ön seçimlerini başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Parti sayımına göre, 1.7 milyon kayıtlı üyesi bulunan 15 milyon kişi beni partinin cumhurbaşkanı adayı olarak seçti.

2019’da belediye başkanı olarak seçilmemden bu yana, hakkımda neredeyse 100 tane dava ve soruşturma açıldı. Uydurulmuş ve mantıksız suçlamalar, beni yıldırmayı ve halkın hizmetinden uzaklaştırmayı amaçlayan daha geniş bir oyun parçasıydı.

Erdoğan’ın desteklediği adaylarla daha önce üç kez seçim yarışına girdim — 2019 yerel seçimlerinde iki kez, geçen yıl bir kez daha — ve her defasında kendisi doğrudan kampanya yürüttü. Bu seçimlerin hepsini kazandım. Artık karşısında beni seçimle yenemeyen Erdoğan, yargı üzerindeki kontrolünü kullanarak anketlerde olası bir rakibi etkisiz hale getirmeye çalışıyor.

Peki bu kadar çok insan neden 2013 Gezi Parkı protestolarının ardından gerçekleşen en büyük gösterilere katılmak için sokaklara döküldü? Artan adaletsizlik ve zor ekonomik koşullar, Türkiye’deki toplumsal öfkeyi tavan noktalarına taşıdı. İnsanlar seslerini yükselterek daha kapsayıcı ve adil bir gelecek vaat eden bir aday etrafında birleşiyor. Susturulmak istemiyorlar. Aynı zamanda gözaltına alınmam, Türkiye’nin otokrasiye kayışında bir adım daha öteye gitme çabası olarak değerlendirildi.

Baskılara rağmen, dayanışma bulguları devam ediyor. Türkiye’de ve dünya çapındaki sosyal demokrat liderler, başta Amsterdam ve Zagreb olmak üzere, tutuklanmamın ardından cesaret ve ilkeyle desteklerini ifade ettiler. Sivil toplum da bu süreçte geri adım atmadı. Ancak dünya genelindeki merkezi hükümetlerin sessizliği oldukça dikkat çekici. Washington, yalnızca “Türkiye’deki son tutuklamalar ve protestolarla ilgili endişelerini” ifade etti. Avrupa liderlerinin büyük bir kısmı ise yeterince güçlü bir yanıt veremedi.

Türkiye ve birçok başka yerde yaşananlar, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve temel özgürlüklerin sessizlik içinde var olamayacağını ve diplomatik çıkarlar adına kurban edilemeyeceğini açıkça gözler önüne seriyor.

Elbette, son gelişmeler — Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaş, komşumuz Suriye’deki Esad rejiminin çöküşü ve Gazze’deki yıkım — Türkiye’nin stratejik önemini artırdı. Özellikle Avrupa güvenliği açısından kritik bir rol oynamakta. Ancak, jeopolitik çıkarlarımız insan hakları ihlalleri ve temel değerlerin aşınması karşısında kör olmamız için bir bahane olmamalıdır. Aksi takdirde, küresel kurallara dayalı düzeni parçalayarak otoriter eğilimleri meşrulaştırmış oluruz.

Türkiye’de demokrasinin hayatta kalması, yalnızca Türk halkı için değil, tüm dünyadaki demokrasi açısından da büyük önem taşıyor. Kontrolsüz liderler döneminde, demokrasiye inananlar, karşıtlarından daha sesli, kararlı ve ısrarcı olmalıdır. Demokrasinin geleceği, kurumların çökmesine sessiz kalmayan öğrencilerin, emekçilerin, yurttaşların, sendikaların ve seçilmiş temsilcilerin cesaretine bağlıdır. Adalet ve demokrasi için mücadele eden Türk halkı ve dünya vatandaşlarına inancım tam.

İmamoğlu: “Ben Cumhurbaşkanının Ana Rakibiyim”
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

eBursa.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
Bize Katılın
Enable Notifications OK No thanks