Neden bu kadar ilgi çekiyor?
Dünyayı dolaşan bir fenomen, gittiği yerlerden YouTube üzerinden toplamda 8 saatlik canlı yayın yapıyor. Yerel influencerlarla buluşarak deneyimlerini, gözlemlerini abartılı, eğlenceli ve absürt şekillerde aktarıyor.
İstanbul’a ikinci kez gelmesiyle birlikte daha fazla dikkat çekti. Canlı yayını an itibarıyla 500 bin kişi izledi. Önceleri yalnızca kendi takipçilerinin tanıdığı bu fenomen, artık neredeyse tüm Türkiye tarafından tanınır hale geldi. İstanbul konulu videosu şimdiden 10 milyondan fazla izlendi.
iShowSpeed, İstanbul’daki yayınında şehrin tarihi ve kültürel zenginliklerini keşfetmek üzere Türk YouTuber CZN Burak ile bir araya geldi. Birlikte çay dökme şakası yaparak, Galata Kulesi’nde kaydadeğer bir İngilizce ve tarih bilgisi eksikliği bulduklarını dile getirdi. Ardından hayvanat bahçesine gitmeleri, dondurmacının ağzına peçete tıkması ve Türk influencerlardan biriyle güreş yapmaları gibi durumları, canlı yayında abartarak anlattı. “Türkiye ne biçim ne kötü tanıtıldı, hiç hoş olmadı” ifadesini kullandı. Buna ek olarak, İletişim Başkanlığı da duruma ilişkin “Bizim ilgimiz yok” açıklaması yaptı.
Nasıl ünlü oldu? Nasıl ve ne kadar para kazanıyor?
2016 yılında YouTube kanalını açarak kariyerine başlayan bu fenomen, başlangıçta NBA 2K ve Fortnite içeriklerini 1-2 kişinin izlediği videolarla paylaşıyordu. Sürekli haykırarak ve filtresiz bir şekilde yaratıcı içerikler üretmesi onu öne çıkardı. Ancak gerçek sıçramasını 2021 yılında gerçekleştirdi. Enerjik tavırları, abartılı tepkeleri ve dramatik yayın tarzı videolarını viral hale getirdi. iShowSpeed, FIFA yayınları ile Cristiano Ronaldo hayranlığı ile de biliniyor.
Bu fenomenin başka 3-4 YouTube kanalı daha bulunuyor. Kısa videoları ile izlenme rekoru kırarak, sadece kısa içeriklerden bile en çok kazanan YouTuber’lar arasında yer alıyor. Gelir kaynağını YouTube reklamları, izleyici katkıları, abonelikler, sponsorluk anlaşmaları ve kendi markasına ait ürün satışları oluşturuyor. Yıllık gelirinin 5 ila 10 milyon dolar arasında olduğu tahmin edilmektedir. Henüz 20 yaşında olan bu genç, herhangi bir haliyle görünse de, arkasında ciddi bir şirket ve destek ekibi var. Artık bir dijital CEO ve gezici bir şov devi kimliğine sahip.
Şimdi gelelim başlığa… Neden “Gençler! Boş Verin Üniversiteyi, Influencer Olun!” diyorum?
Bu başlığı özellikle dikkat çekmek için kullandım. Zira, birçok kişi şu günlerde “üniversite ve bölüm tercihi” mevsiminde. Gençlere, ebeveynlere ve rehberlik eden akademisyenlerle öğretmenlere önemli bir mesajım var: Eğitim, meslek ve işsizlik konusundaki önerilerimi paylaşacağım. Eğer böyle başlık atmasam, konuya doğrudan girsem, ilgi çekmeyecekti. İşte bu nedenden dolayı iShowSpeed örneğini gündeme getirdim.
Çünkü gençlerin çoğu iShowSpeed ve onun gibi kişilikler olmak istiyor. TikTok’taki yaratıcı yayınlar ortaya çıktığı günden beri birçok genç, “Ben de ekranımı açarım, tanıtım, anlatım ve özgün içerikler üretirim. Sonuç olarak, etrafımdaki kalabalığı buraya toplarım ve reklam gelirlerini beklerim. Hem eğlenirim, hem çalışmak zorunda kalmam” düşüncesine kapılıyorlar.
Ama bu düşünce çok yanıltıcı!
Aslında, para kazandıran içerik üretmek ve özellikle sürekli ilgi çekici kalabilmek, sanıldığından çok daha zor. Dijital içerik üretimi dışarıdan bakıldığında eğlenceli gibi görünse de, aslında tam zamanlı bir meslek ve girişimcilik modeli. Her yayın için yapılması gereken kapsamlı hazırlık, yüksek yatırım, teknik bilgi, ekip yönetimi, stratejik içerik planlama, algoritmaları anlama, kriz yönetimi gibi birçok zorluğu içinde barındırıyor.
Son olarak, yapay zekanın etkili kullanımı da günümüzün gerekliliklerinden biri. Yapay zeka ile içerik üretenler, geleneksel yöntemler kullananlardan çok daha avantajlı bir konumda.
Örneğin, bir influencer Wimbledon’a gidip orada geçirdiği zamanı paylaşması için binlerce lira harcarken, yapay zeka araçlarını kullanarak birçok simülasyon üretebilen birisi, aynı içerikleri çok daha kısa sürede ve düşük maliyetle oluşturup paylaşabilir.
Üstelik, sosyal medya platformlarında kalıcı olabilmek için yalnızca bir kere “iyilik” yetmez. Her gün daha fazla dikkat çekmek ve içerik üretmek gerekmektedir. Sürekli yenilik peşinde koşmamak, unutulma riski taşır. Her an zihinde yeni fikirler üretmek ve dijital platformların kurallarına uygun bir şekilde paylaşmak bir zorunluluk haline gelmiştir.
Özetle… İster ekran önünde, ister sahnede, ister ofiste, ya da evde çalışıyor olun; iyi bir gelire ulaşabilmek için, söz konusu işi son derece iyi yapmanın gerekliliği ortadadır. Sürekli olarak beceri, bilgi, deneyim ve çok çalışmak esas olmalıdır.
Rekabet, herkesin müdahale etmediği alanlarda bile mevcuttur. Seçenekler oldukça fazladır. Her zaman “en iyi olanlar, çok çalışanlar, risk alabilenler ve yaptıkları işi adivine adamış olanlar” kazanıyor.
Burada kazanmaktan kastım sadece yüksek gelir elde etmek değil. Aynı zamanda, daha mütevazı bir yaşam için de geçerli. Ne yapmak istediğinizi ne kadar iyi bilirseniz, o ölçüde de yapabilirsiniz; ne kadar çok verirseniz, o kadar alabilirsiniz. Hayat denklemi oldukça basittir. Geriye kalan her şey aldatmacadan ibaret.
Pırıltılı önerilerle dolu olan her şeye şüpheyle yaklaşmak gerekiyor. İşte bu sebeple tercih dönemindeki gençler ve onlara yol gösterenler için bazı önerilerde bulunacağım. Dikkate alınmasında fayda var.
Üniversite mi? Peki ama neden?
Eğer bir genç (aslında herkes) gerçekten ne yapmak, ne için ve ne öğrenmek istediğini bilmiyorsa; ders çalışmaktan, proje bitirmekten ve araştırma yapmaktan içten içe sıkılıyorsa; sadece diğerleri okuduğu veya puanı yeterlisi için bir üniversiteye ilerliyorsa, durup düşünmeli. Bu durumda gitmemelidir!
Çünkü artık böyle bir lüks yok. Amacını bilmeden gittiği üniversiteden “işsizlik garantisi ve diplomayla” mezun olacaktır.
Yapay zeka, dijital öğrenme ve tecrübe bazlı sistemlerle artık herkes her şeyi öğrenme imkanına sahip. Hızlı, ücretsiz ve istediği kadar bilgiye ulaşabiliyor. Yani, üniversite veya herhangi bir okula bağımlı olmak zorunlu değil!
Bir üniversite diploması, ne yapmak istediğini bilen biri için etkili bir araç. Ancak ne yapacağını bilmeyenler için zaman ve para kaybı anlamına gelir.
Sistem artık değişti: “Kaç yaşında, hangi diploma ile mezun olduğun” yerine önemli olan, ne bildiğin, ne yaptığın ve hangi çözümleri sunduğundur.
Özellikle, yol arayışında olan gençler için, bunu dört yıl boyunca havada kalarak değil, bir işe girerek, bir usta ile çıraklık yaparak veya bir sosyal girişime katılarak tecrübe kazanarak yapmanın önemi büyüktür.
Bir işe başlayarak olumsuz tecrübeler de kazanmalı, yaşamın gerçekleriyle yüzleşmelidir. Doğru zaman geldiğinde tekrar öğrenim sürecine dönebilir. Çünkü günümüzde öğrenim, yaşam boyu süren bir döngü haline gelmiştir. Hedefli iki yıllık teknik okullar, göz kapakları kapalı bir dört yıllık lisans programından çok daha faydalı olabilir.
Ayrıca, öğrenmek istediği bir alanı keşfetmek amacıyla hangi alanda çalışabileceğine karar vermelidir.
Unutmayın:
Artık yalnızca diploma değil, yetkinliklerin önemi artmıştır. Kurum yerine katkı sağlamak fark yaratmaktadır. Üniversiteyi tamamlamak değil, hayat amaçlarını, neden okuduğunu ve elde edeceği diplomayla ne yapacağını bilerek okumak değerli hale gelmiştir.
Bu soruların yanıtını bulabilmek için bazen ara vermek, sistemden kopup dışardan bakmak gerekebilir. Bu yazı da bunun içindir.
Hiçbir şeyden korkmadan düşünün: “Ne yapmak isterdim?” Ve düşündükten sonra realiteye geri dönün.
Dolayısıyla gençler ve ebeveynler, kendinize ve birbirinize dürüst olmalısınız. Hayalleri ve gerçekleri, akıllıca en fazla yarar sağlayacak seçenekler açısından bir araya getirin. Başkaları ne der diye düşünmeden, kendi içinize dönün.
Eğer zaman kazanmak, sevdiğiniz bir bölüm ya da işi bulamamışsanız, o zaman şu noktayı hatırlayın: “Ya bulunduğunuz işi sevin ya da sevdikleriniz arasından bir yol bulun!”
Bu, akıllıca ve etkili bir yaşam stratejisidir. Yolunuz açık olsun…
