Cem Küçük’ün köşe yazısından dikkat çeken satırlar:
“CHP’li gazeteciler, eleştirilerinizde daha dikkatli olun. Birçoğunuzun İBB’den çıkar sağladığı kamuoyunun malumu. Bazı gazetecilerin gözle görülür kanıtları varken, bazıları için durum böyle değil. Kuryelerin elden para dağıtımı yaptığı herkesçe biliniyor. Ekranlarda sıkça Ekrem İmamoğlu’nu savunan isimlerin bunları ücretsiz yapmadığı su götürmez bir gerçek.
CHP’yi eleştirenlere tepki gelmezken, Mansur Yavaş’ı sorguladığınızda sessizlik hüküm sürüyor; ancak İmamoğlu’na yöneltilen en ufak bir söz, hemen büyük bir gürültü koparıyor. İBB’deki yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili kuryelerin ifadeleri dikkat çekiyor. ‘Elden para verdik’ diyorlar. MASAK raporları bazı gazetecilerin para trafiğini ortaya koydu. Savcılık soruşturmalarına pek çok gazetecinin de adı geçiyor ve onların bilgileri değerlendirilebilir.
Şimdi bu gazetecilerin, aldıkları paraları açıklayıp öz eleştiri yapmaları gerekiyor. Can Kakışım ve Şükrü Küçükşahin gibi isimlerin resmi danışmanlık yaptıkları biliniyor. Ancak ne tür bir iş yürüttükleri belirsiz. Bu nedenle aldıkları ücretlerin ne karşılığında olduğunu açıklamaları şart.
Halk TV, Sözcü gazetesi, Nefes gazetesi, Tele 1, Karar gazetesi gibi medya kuruluşları, son altı yılda İBB’den aldıkları reklam gelirlerini açıklamalı. Faturaların gösterilmesi gerekmekte. Aksi halde şaibe iddiaları ortadan kalkmayacaktır. İsmail Saymaz, Bahar Feyzan, Nevşin Mengü, Fatih Altaylı, Altan Sancar gibi isimler, elden para alıp almadıklarını ya da fatura kesip YouTube kanallarına reklam alıp almadıklarını belirtmek zorundalar. Faturaları da ibraz etmek kaçınılmaz bir sorumluluk.”
İsmail Saymaz’ın, MASAK raporlarında sıkça anıldığı biliniyor. Rize ve İstanbul’da edindiği mülkleri hangi kaynakla aldığını şeffaf bir şekilde açıklamalı. Adı geçen gazetecilerin hangi belediyeye ait araçları kullandığı, kamu açısından önemli bir bilgi. Onlar ve daha fazlası şu an savcılık soruşturmalarına dahil durumdalar. ‘Öyle almadık’ diyerek konuyu kapatma hakları yok. Dürüstçe çıkarak konuşmaları gerektiği aşikâr.”