Deli dana hastalığı kabusu geri döndü! Ankara’dan sonra Bolu’da da deli dana vakası görüldü.
İngiltere’de 1986 yılında ortaya çıkan deli dana hastalığı (BSE), 1990’lı yıllarda Avrupa’da yaygınlaşarak unutulmuşken, Türkiye’de tekrardan kendini gösterdi. Son olarak Ankara’da tespit edilen hastalık, Bolu’da da bir başka vakayla birlikte kayıtlara geçti.
Türkiye Gazetesi’nden Ziyneti Kocabıyık’ın haberine göre; Ankara Bilkent Şehir Hastanesi yoğun bakım ünitesinde yatan bir hastanın “deli dana ön teşhisi” almasından sonra Bolu’daki başka bir hastaya da “deli dana” teşhisi konulmuş durumda. Nörolojik şikâyetlerle İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören kadın hastadan alınan beyin omurilik sıvısı örneği, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin ve Nörodejeneratif Hastalıklar Araştırma Laboratuvarı’nda yapılan “deli dana testi” ile pozitif çıkmıştır.
Deli dana hastalığı nedir? Deli dana hastalığı nasıl bulaşır?
Bolu’da yaşanan bu vaka, dikkatleri deli dana hastalığına yeniden çekti. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, “Deli dana enfeksiyonu, bu hastalığı taşıyan hayvanların etinin ve özellikle sakatatlarının tüketilmesi ile, bu hayvanların vücut sıvıları ile temas edilmesi sonucunda bulaşır. İki vakanın varlığı, başka hastaların da ortaya çıkabileceği ihtimalini barındırıyor. Hastalığın belirtileri bulaştığı anda hemen ortaya çıkmaz. Bulaştıktan yıllar sonra, 15-20 yıl hatta 30 yıl sonra belirtiler görülebilir.” dedi.
Prof. Dr. Ertuğrul, hastalığın beyinde prion adı verilen anormal yapıdaki proteinlerin birikmesi sonucu geliştiğini aktardı. Bu durum, beynin yapısının bozulmasına ve süngerleşmesine sebep olur; bu nedenle hastalık “süngerleşmiş beyin” (BSE) olarak da adlandırılmaktadır. Bu hastalık ilk olarak sığırlarda görülmüş olup, insanlarda ise varyant Creutzfeldt-Jakob hastalığı (vCJD) ile ilişkilidir. Her iki hastalık da ölümcül beyin hastalıklarıdır. Bunun yanında, bazı durumlarda insandan insana da tükürük gibi vücut sıvılarıyla bulaşabilmektedir.” ifadelerini kullandı.
Hastalığın ilk belirtilerinin psikolojik olduğunu belirten Ertuğrul, “An kafa karışıklığı veya oryantasyon bozukluğu, odaklanma zorluğu, düzensiz düşünme veya tutarsız konuşmalar, halüsinasyon görme, huzursuzluk, ajitasyon, aniden öfkelenme, saldırganlık, uyku bozuklukları veya tersine dönmüş uyku-uyanma döngüleri görülebilir.” değerlendirmesinde bulundu. Hastalık ilerledikçe beynin etkilenen bölümlerine göre yürüyüş bozukluğu, nefes darlığı ve kalp fonksiyonlarının bozulması gibi durumların söz konusu olduğunu da ekledi. Son olarak, hastalığın ilerlemesi neticesinde zihinsel belirtilerin daha da kötüleşerek hastanın komaya girmesine neden olduğunu vurguladı. “Ne yazık ki, herhangi bir ilacı ve tedavisi yoktur.” şeklinde uyarıda bulundu.



