Veysel Çeri, 2017’de evlendiği eski eşine velayet verilmesine rağmen çocuğunu göstermedi.
Çeri’nin ifadeleri;
2017 yılında Monika adlı kişiyle evlenip, 2018 yılında İstanbul’da bir çocuk sahibi olduk. Ancak Monika, Türkiye’de yaşamak istemediğini belirterek kültürel eleştirilerde bulunmaya ve çocuğun bakımı hakkında eksiklikler göstermeye başladı. Bu durumu göz önünde bulundurarak Almanya’ya taşındık. Ancak, oradaki yaşamımız da sürdürülemez hale gelince anlaşarak boşanmaya karar verdik ve çocuğumuzun Litvanya’da annesinde kalmasına karar verdik. Fakat Monika’nın duygusal olarak soğuk davranması ve ağır çalışma koşulları nedeniyle çocuğun bakımında sıkıntılar yaşandı. İki yıl sonra, çocuğumun 4.5 yaşında annesi tarafından bir otelde darp edildiği iddiasıyla mahkemeye başvurdum. Mahkeme, delilleri inceleyerek çocuğun geçici velayetini bana verdi. Bu süreçte çocuğumun gelişimi hızla ilerledi ve psikolog raporları da bunu destekliyor. Çocuğum kesinlikle kaçırılmadı; Yargıtay’dan alınan karar da bunun bir iade olduğunu belirtmektedir. Türkiye’deki mahkemeler devam ederken, Monika, boşanma anlaşmamıza dayanarak çocuğun iadesini talep etti. Bu süreçte, anne, baba veya çocuğun hiçbiri uzmanlar tarafından değerlendirilmedi ve hatalı bir karar verildi.
“Oğlumu, alıştığı kişilerden kopardı”
İade süreci, maalesef polis zoruyla, çocuğun yararını göz önünde bulundurmadan gerçekleşti. Oğlum, annesi ile gitmeyi reddetti ve ısrarla “gitmek istemiyorum” dedi. Bu süreçte müdahale etmedim, sadece çocuğun travmatize olmaması için elimden geleni yaptım. Ancak çocuğum, gitmek istemediği için ateşi çıktı ve kustu. Bu nedenle iade süreci bir gün ertelendi. Ertesi gün, çocuğumun ateşinin yükselmesi ve havale geçirmesi üzerine hastaneye kaldırıldı. Ancak, Monika, yanındaki birkaç güvenlik görevlisi ve polis ile hastaneden çocuğu benden zorla aldı. Yüksek ateş ve geçirdiği konvülziyon göz önüne alınarak çocuğun tedavisi reddedildi. Bu süreçte, adalet sisteminin beklenen gereklilikleri yerine getirmesini talep etmemize rağmen, çocuğun hayatı tehlikeye atılarak hastaneden çıkarıldı. Oğlum, burada boşluğu doldurmuş olan harika bir çevrede büyüyordu, fakat aniden bu ortamdan ve alıştığı insanlardan koparıldı. Şu anda 10 gündür çocuğum ile iletişim kuramamaktayım.
Ülkemizde kayıtsız ve sorumsuz ebeveynlerin elinde mağdur olan çocuklar oldukça fazla. Benim çocuğum, daha önce kendisine zarar vermiş bir bireyin eline bırakıldı. Bu durum beni derin bir üzüntü içinde bırakıyor. Yasaların benim için ne kadar güçlü olduğunu biliyorum ama buna karşı boynum kıldan ince. Türk devletinden, Müslüman bir Türk çocuğunun sağlığı ve gelişimi için gereken tedbirleri almasını talep ediyorum. Oğlumu korumak benim en asli görevimdir. Geçici velayeti alarak bakımını üstlendim ve hiçbir şekilde çocuğumun kaçırılmasına sebep olmadım. Burada güvenle ve huzur içinde büyümekteydi. Bu durumu dile getirmek zorunda kalmaktan dolayı yaşadığım sıkıntıları ifade ediyorum. Saygılarımla.