Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz, bugünkü köşesinde Bursa ve çevresinin deprem tarihini ele alarak yaklaşan tehlikeye dikkat çekti…
Yılmaz, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Son 2.5 ay… Balıkesir’in Sındırgı ilçesiyle Kütahya’nın Simav ilçeleri arasındaki hatta yaşanan depremlerin korkusuyla geçti.
10 Ağustos’taki 6.1’lik depremden 2.5 ay sonra yine Sındırgı merkezli ve yine 6.1 şiddetindeki depremle sarsılınca bir kez daha korktuk.
Nedense…
Korkunun ötesine geçip kurala uygun kentlerde ve kurala uygun yapılarda yaşamak yerine umursamaz şekilde günlük işlere devam ediyoruz.
Oysa…
Depremle korkmanın çok ötesinde ciddi bir bağımız var. O da, asıl deprem kentinin Bursa olduğu gerçeği.

Bursa’nın tarihindeki büyük depremler de bunu göstermektedir.
Nitekim…
Bilinen ilk deprem M.S. 32 yılında meydana geldi. İznik’te birçok evin yıkıldığı deprem, Bursa’da da hasara yol açtı. Bizans döneminde 1143 ve Osmanlı’nın fethinin ertesi yılı olan 1327’de iki deprem Bursa yöresinde yıkıma neden oldu. 1508 İstanbul, 1556 Marmara Denizi ve 1766 İstanbul depremlerinde Bursa da hasar gördü. 1556 depreminde Ertuğrul Camii’nin minareleri yıkıldı, surlar zarar gördü. 1766 depreminde Emir Sultan Camii ve türbesi hasar aldı.
1855’te…
Merkez üssü Mustafakemalpaşa olan 7.5’lik depremde 300 kişi yaşamını yitirdi, Ulucami ile Orhan Camii ağır hasar aldı, çevre medreseler yıkıldı.
Deprem sonrası çıkan yangınlarda 1.500 kadar cami, han, hamam, ev ve dükkan tamamen yandığı için ölü sayısı arttı. 42 gün sonra meydana gelen 7.0 büyüklüğündeki artçı şokta ise 1.300 kişi yaşamını kaybetti.
1953 Yenice-Gönen, 1964 Manyas ve 1970 Gediz depremleri şiddetli hissedildi. 1964 Manyas DepremiMustafakemalpaşa’nın yüzde 20’si yıkıldı, 1970 Gediz Depremi’nde Tofaş fabrikası inşaatı hasar gördü.
17 Ağustos 1999’daki Gölcük Depremi’nde Bursa’da 10 kişi öldü, 51 kişi yaralandı.
Elbette depremden çok korkmalıyız, ama yaşayabilmek için de gerekeni yapmalıyız.
Şunu da unutmayalım:
Büyük depremler belli aralıklarla tekrarlanıyor. O zaman da daraldı.
Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz’ın yazısının tamamı için tıklayın…




