Gazeteci Barış Yarkadaş, son dönemde bazı muhalif kesimlerin hedefi haline geldi.
CHP kurultayıyla ilgili açılan soruşturma sürecinde Yarkadaş, hükümete yakın TGRT televizyonunda yorumlar yapıyor. Bu durum, kendisine zaman zaman muhalif eleştirilerin yönelmesine sebep oluyor.
Yarkadaş, bugün yaptığı bir paylaşımında Fatih Altaylı’ya da değindi.
Daha önce, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da SÖZCÜ TV yayınında benzer bir tepki ortaya koymuştu. O vakit SÖZCÜ yazarları, İmamoğlu’nu dinlemeyle yetinmişti.
Son günlerde sosyal medya, Özel ve Özdil arasındaki tartışmayı yoğun bir şekilde ele alıyor. CHP milletvekillerinin, il başkanlarının ve belediye başkanlarının bu tartışmaya katılarak Özdil’e yüklenmeleri dikkat çekiyor.
Ama “saygısız” olarak nitelendirilen bu benzetme ve lakapların ortaya çıkmasına ne sebep oldu? Aynı Yılmaz Özdil, CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için uzun yıllar “Guguk Kuşu” ifadesini kullanarak farklı benzetmeler yapıyordu. Bu duruma ise kimse tepki göstermemişti.
Daha da önemlisi, Fatih Altaylı’nın CHP’nin o dönemki Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na “Merzifon eşeği” demesi oldu. Bu açıklamanın ardından “Eve gittiğinde köpeğin bile sevinmez” diye ekledi. O dönem TV 100’te çalışıyordum ve Üslubunu eleştirerek “CHP yöneticileri bu üsluba tepki göstermelidir” dedim.
Peki bu süreçte ne yaşandı? İBB Başkanı İmamoğlu, Altaylı’yı yayın sonrası İBB tesislerinde misafir etti ve bir röportaj gerçekleştirdi. Ayrıca Özgür Özel de CHP Genel Başkanlığı’na seçildikten sonra Altaylı’ya sık sık konuk oldu.
Bunu gören Yılmaz Özdil, “Madem CHP Genel Başkanına hakaret etmek ve lakap takmak serbest, üstelik ödüllendiriliyor. O halde bende aynı şeyi yapabilirim” düşüncesine kapılmışa benziyor.
O yol bu şekilde açıldı. O dönemde “CHP yöneticileri Altaylı’ya tepki göstermelidir” derkenki gayemiz, Kılıçdaroğlu’nu korumaktan öte CHP’nin kurumsal kimliğini korumaktı. Liderlerini eleştirmeden yol açmamak önemliydi. Sessiz kalmak ve göz yummak, bir gün geri dönecektir.
İlkenin önemi büyüktür. Gazetecilerin kullandığı benzetmeler ve taktıkları lakapların “hakaret” niteliğinde olup olmadığı ise ayrı bir tartışma konusudur.





