Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, “Toplumsal Cinsiyet”, “LGBT”, “Cinsel Yönelim” gibi kavramların kullanımının engellenmesi amacıyla bakanlığa bağlı 81 il müdürlüğüne ve ilgili kurumlara bir yazı gönderdi. Yazıda bu kavramların aile yapısına ve gelecek nesillere “zarar verdiği” iddia edildi. “’Toplumsal Cinsiyet’ ve bazı kavramların kullanımı hakkında” başlıklı yazıda, bu kararın gerekçesi olarak “devletin aileyi koruma görevi” vurgulandı.
Gönderilen belgede dikkat çeken noktalar ise şu şekilde sıralandı:
‘ZARARLI AKIMLARLA MÜCADELE’
“Bakanlığımızca, ailenin korunması ve güçlendirilmesi ile güçlü bir nüfus yapısının oluşturulması amacıyla aileyi ve nesilleri tehdit eden zararlı akımlara karşı mücadele başlatılmıştır. Bu doğrultuda, Sayın Cumhurbaşkanımızın kamuoyuna yaptığı açıklamalara dayanarak 2025 Yılı Aile Yılı ilan edilmiş ve Bakanlığımızca ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri ile iş birliği içerisinde çalışmalar yürütülmektedir. Uluslararası toplantılarda ve belgelerde sıkça tartışılan bazı kavram ve politikalar, evlilik ve aile kurumlarını zedeleyen, kadınlara, çocuklara ve topluma zarar veren unsurlar içermektedir.
‘TOPLUMU TEHDİT EDEN HUSUS’
Bu çerçevede, cinsiyetin sorgulanmasının evlilik ve aile kurumunu, kadınları, çocukları ve toplumu tehdit eden önemli bir mesele olduğu ifade edilmektedir. Son yıllarda ‘cinsiyet’ (sex) terimi, giderek daha fazla ‘toplumsal cinsiyet/toplumsal cinsiyet kimliği’ (gender ve gender identity) ile yer değiştirmiştir. Bu kavramların, uluslararası alanda biyolojik cinsiyetten farklı anlamlar barındırarak toplumsal yaşama olumsuz etkiler yaratabileceği tespit edilmiştir. Söz konusu terimler, cinsiyetin sadece “sosyal bir inşa” olarak ele alındığını ve bireylerin kendi beyanları ile belirlenebileceğini savunan çevrelerce, iki biyolojik cinsiyetin niteliklerini küçümseyerek ya da hiçe sayarak kullanılmaya başlanmıştır.
‘ZİHİNSEL DÖNÜŞÜM’ TEHDİDİ
Uluslararası platformlarda ülkemizin bu kavramlar konusundaki tutumunun belgelerde ve toplantılarda yer alması; eğitim programları, kamuya yönelik farkındalık çalışmaları ve her türlü eğitim çalışması çerçevesinde, aile yapısına ve nesillere zarar veren bu kavramların ve uygulamaların önlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, yukarıda bahsedilen kavramların kullanılmasına bağlı olarak oluşabilecek zihinsel dönüşümlerin, toplumumuzun temelini oluşturan geleneksel aile yapısını zayıflatması, toplumsal değerlerimizin gelecek kuşaklara aktarımını güçleştirmesi, çocuklar ve gençler üzerinde bırakacağı olumsuz etkiler ile uzun vadede telafisi güç toplumsal sorunlara yol açması tehlikesi göz önünde bulundurulmalıdır. İlgili konularda gerekli hassasiyetin gösterilmesi önem arz etmektedir.”