Kimyasal Peeling ve Cilt Bakımı Üzerindeki Etkileri
Kimyasal peeling etkisiyle ölü deriyi uzaklaştıran ve cilt tonunu eşitleyen AHA (Alpha Hydroxy Acid) ve BHA (Beta Hydroxy Acid) içerikli ürünler, sosyal medyanın etkisiyle son yıllarda cilt bakım rutinlerinin vazgeçilmezleri arasına girdi. Bu ürünler, cilt yenilenmesini hızlandırması, gözenek görünümünü azaltması ve akne oluşumunu engellemesi gibi vaatleriyle dikkat çekiyor. Ancak, yanlış kullanımları ciddi cilt sorunlarına yol açabiliyor.
Dermatologlara göre, AHA ve BHA’ların etkisi cildin en üst tabakasındaki ölü hücreleri nazikçe çözerek daha pürüzsüz bir yüzey ortaya çıkarmasından kaynaklanıyor.
Ancak bu asitler yüksek konsantrasyonda veya sık aralıklarla kullanıldığında, cilt bariyerinde mikroskobik yıpranmalara neden olabiliyor.
Bu durum, özellikle hassas ve kuru cilt tiplerinde kızarıklık, yanma, pul pul dökülme ve aşırı hassasiyet gibi sorunlara yol açabiliyor.
Daha ileri vakalarda ise cilt bariyerinin zayıflaması, çevresel kirleticiler ve mikroorganizmaların cilde daha kolay nüfuz etmesine yol açarak akne, egzama ve mantar enfeksiyonu riskini artırabiliyor.
Cilt uzmanları, AHA/BHA kullanımına başlamak isteyenlerin önce cilt tipini belirlemesi gerektiğini vurguluyor.
Yağlı ve akneye meyilli ciltlerde salisilik asit (BHA) tercih edilirken, kuru ve mat görünümlü ciltlerde ise glikolik veya laktik asit (AHA) daha uygun olabiliyor.
Ancak hangi asit türü olursa olsun, başlangıçta düşük yüzdelerle haftada 1-2 defa kullanmak ve cildin tepkisine göre sıklığı artırmak en güvenli yöntem olarak öneriliyor.
Ayrıca bu ürünlerin kullanımında güneş koruması büyük önem taşıyor. Asitlerle yapılan eksfoliasyon sonrası cilt, güneş ışınlarına karşı daha savunmasız hale geliyor.
Güneş kremi kullanılmadığında, ciltte pigmentasyon artışı, lekeler ve hatta erken yaşlanma belirtileri görülebiliyor. Dermatologlar, AHA/BHA kullanımını geceye bırakmayı ve gündüz en az SPF 30 koruma faktörlü güneş kremi uygulanmasını öneriyor.