Doğu Karadeniz, büyüleyici doğasının yanı sıra zengin yer altı su kaynaklarıyla da dikkat çekiyor. Bu bölgede böbrek taşı, mide rahatsızlıkları ve cilt ile göz hastalıkları yaşayan yerli ve yabancı turistler, halk arasında ‘şifalı su’ veya ‘acı su’ olarak bilinen mineralli su kaynaklarına ilgi gösteriyor. Ancak, söz konusu mineralli suların tarım alanlarından uzak, belgeli ve analizi yapılmış olanlarının tercih edilmesi önem taşıyor. Uzmanlar, bu konuda çeşitli uyarılarda bulunuyor.
TRABZON’DA 20 KAYNAK VARLIĞI TESPİT EDİLMİŞ
KTÜ Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Gültekin, doğal su kaynaklarının içerik analizleri yapılmadan kullanılmasının sağlık açısından risk teşkil ettiğini vurguladı. Prof. Dr. Gültekin, “Doğu Karadeniz bölgesinde küçük debili olan, halk arasında maden suyu denilen, bilimsel olarak mineralli su dediğimiz ve iyon içeriği yüksek sular bulunmaktadır. Bu sular değişik alanlardan, değişik bölgelerden ve değişik miktarlarda boşalıyor. Her birinin özelliği de diğerinden farklılık göstermesi,” şeklinde konuştu.
Devletin çeşitli kurumları tarafından tespit edilen bu suların çoğu, Maden Tetkik Arama tarafından yapılan çalışmalarda belirlenen yaklaşık 20 kaynak ile sınırlı kalmış. Prof. Dr. Gültekin, “Kaynakların rutin kimyasal analizleri yapılarak, büyük bir kısmı debi ve boşalım açısından yetersiz görülmüş, bu yüzden de çalışmalar devam etmemiş,” dedi.
‘SAĞLIK AÇISINDAN SAKINCA YARATABİLİR’
Mineralli suların kontrolsüz şekilde tüketildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Gültekin, “Su kaynaklarını değerlendirirken dikkat etmemiz gereken bazı hususlar vardır. Herhangi bir yerde, bir kaynağın boşaldığını ve buradaki suyun şifalı olduğunu duyuyoruz. Halk, içerisinde ne olduğunu bilmeden bu suları kullanıyor.” dedi.
Prof. Dr. Gültekin, “Bunun yararlı olabileceği gibi su içerisinde fazla bulunan iyonlar, ağır metaller, çevredeki insani faaliyetler sonucu suya karışan zararlı parametrelerden dolayı da sağlık açısından sakınca yaratabilir. Bu kaynakların analiz edilip özelliklerinin belirlenmesi gerekiyor. Yöre halkı tarafından bilinçli ya da bilinçsiz kullanılan bu suların tespit edilip, hijyenik koşullarda halka sunulması önemlidir,” ifadelerini kullandı.
‘SU KAYNAKLARININ ANALİZ EDİLMESİ İÇİN DANIŞABİLİRLER’
Gültekin, su kaynaklarının gelecekte çok daha kıymetli hale geleceğini belirterek, “Gittiğiniz alanda su kaynağının etrafında bir tarım alanı varsa oradan su içmemeye çalışılmalı. Çünkü gübreleme ve ilaçlanma her şekilde yapılıyordur. Düzgün bir çeşmeden akıyor ve etrafında bir yerleşim alanı bulunmuyorsa, bu kaynakları kullanmakta fayda var,” dedi.
Prof. Dr. Gültekin, “Bataklıktan çıkan suları kullanmamayı öneririm. Su, son yıllarda hayatımız için çok önemli. İnsan nüfusu artıyor ama su kaynakları sabittir. Sularımızı korumalıyız. Çevremizde maden suları görüyorsak, kirletmemek adına da korumalıyız. Vatandaşlarımız su kaynaklarının analiz edilmesi için ilgili mercileri ve bizlere danışabilirler,” şeklinde konuştu.
‘DOĞAL VE ŞİFALI OLDUĞUNA İNANIYORUZ’
Bölgede şifalı su tüketen Ayfer Demireren, “Bu su yaklaşık 200 senelik bir sudur. Yazın soğuk, kışın sıcak akar. Kaynağını bilmiyoruz ama doğal ve şifalı bir su olduğuna inanıyoruz. Şişelerimizi doldurup içmek için kullanıyoruz. Yıllardır ‘kul’un suyu deriz. Küçükten büyüğe herkes içiyor. Zehirlenen ya da rahatsızlanan duymadık. Annem de hazır su yerine bu suyu içmeyi tercih ediyor,” şeklinde ifade etti.
Coşkun Komar da “Köydeki kaynak sularının analiz edilmeden içilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Araklı’da bulunan acı suyun ailemden duyduğum kadarıyla böbrek taşına iyi geldiğini ve şifalı olduğunu biliyorum. Köylerde akan her su toprağa karışıyor. Vatandaşlar da bilmeden içebiliyor,” diyerek durumu değerlendirdi.
(DHA)