Almanya yarın sandık başına gidiyor. Kamuoyunda artan sağ oyların endişesi var.
BBC Türkçe’ye konuşan Türkiye kökenli göçmenlerin büyük bir kısmı, son on yıl boyunca hem Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) hem de Sosyal Demokrat Parti (SPD) hükümetlerinin artan sığınmacı sayısını yönetmekte başarısız olduğunu düşünüyor. Bu koşullar altında, AfD’ye oy vermenin kendileri için olumsuz sonuçlar meydana getireceğini kaydediyorlar.
Son yapılan anketler, merkez sağdaki Hristiyan Demokratlar’ın (CDU/CSU) yüzde 27 oranında oy alarak birinciliği elde edeceğini, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yüzde 20’yle ikinci, Sosyal Demokratların (SPD) yüzde 17 ile üçüncü, Yeşiller’in ise yüzde 12 ile dördüncü sırada yer alacağını gösteriyor.
Almanya’da Türklerin en büyük endişesi ise çifte vatandaşlık haklarının ellerinden alınacağı iddiası.
Sağ partiler, çifte vatandaşlık konusunu sıklıkla göçmenler üzerinde bir tehdit unsuru olarak kullanmak istemekte. Bu durum, sağ partilerin en güçlü vaadi olma özelliği taşıyor.
Köln Üniversitesi ve Lund Üniversitesi’nde görev yapan Siyaset Bilimci Dr. İnci Öykü Yener-Roderburg, aşırı sağın güçlenmesiyle birlikte Alman siyasetinde sağa kayışın hızlandığını vurguluyor:
‘Almanya’daki siyasi söylem büyük ölçüde değişti, sol partiler bile sağa yönelmeye başladı, bu artık bir gerçek.’
Seçim sonrası bu tür kampanyalar yasalaşmasa bile, oluşturulan atmosferin insanlarda kaygı ve endişe yarattığını belirtiyor.
Almanya’da da dünyanın her yerinde olduğu gibi sağ yükseldikçe merkez sağa göz kırpıyor, sağa kayıyor.
AfD’nin göçmenler ve ekonomi üzerindeki siyasi kampanyası, merkez partilerin politikalarında önemli değişikliklere neden oldu. Almanya’da genel siyasi atmosfer sağa kayarken, Türkiye kökenli seçmenlerin tercihleri de geçmişten farklı bir şekilde sağa yönelmiş durumda. Bu görüş, uzmanlar ve siyasetçiler arasında yaygın bir kanaat olarak öne çıkıyor.
Geçmişte SPD milletvekilliği yapmış olan Lale Akgün, yanındaki 300 kişiyle işçi çalıştıran Türk ile başka bir Türk işçinin durumunun birbirinden çok farklı olduğunu belirtmektedir. Akgün, “Oy vermek, insanların düşüncelerine dayalı bir karar değil; birçok insan oyunu hisleriyle verir ve bu hisleri kullananların arasında AfD’ye oy verenlerin sayısı oldukça fazla.” diyor.
Türkiye’de sağa, Almanya’da sola oy veren Türkiyeli imgesi ise giderek değişiyor.
Dr. Yener-Roderburg, AfD’ye destek veren Türkiye kökenli seçmenlerin varlığının kendisini şaşırtmadığını belirtiyor. Ona göre, artık Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin homojen bir grup olarak değerlendirilmesi yanıltıcı. Bazı göçmen kökenli seçmenler için en önemli konu göç politikası olabilir ve bu durumda AfD’ye yakınlık hissedebilirler. Yener-Roderburg, bazı partilerin belirli seçmen gruplarını özel konulardan etkilenerek oy alabildiğini, AfD’nin de aynı şekilde başarılı olduğunu vurguluyor.
Ayrıca, Türkiye kökenli seçmenlerin, “Türkiye’de sağ, Almanya’da sol partilere oy verir” şeklindeki yaygın düşüncenin artık geçerliliğini yitirdiğini ifade ediyor.
Peki Türkiye’den gelen göçmenler neden AfD’yi bir seçenek olarak düşünüyor?
SPD’den Lale Akgün, AfD’nin Türkiye kökenli bazı seçmenleri nasıl etkilediğini şöyle açıklıyor:
AfD’nin “Biz çalışanlara karşı değiliz, devletten geçinenlere karşıyız.” söylemi, bazı Türk seçmenler tarafından olumlu karşılanıyor ve bu durum, kendi düşüncelerine de yakınlık hissediyorlar. Akgün, ayrıca AfD’nin “Kadın ve erkekten başka bir cinsiyet yoktur, aile önemlidir.” gibi mesajlarının da bu seçmen kitlesinin değerleriyle örtüştüğünü ifade ediyor.
Ayrıca, AfD’nin Almanya’yı geçmişe döndürmek istediği yönündeki söylemleri, bazı Türk seçmenlerin de 1960’ların değer yargılarına bağlı kaldığını gözler önüne seriyor. Akgün, namus, eşcinsellik ve kadın hakları gibi konulardaki AfD’nin söylemlerinin bu gruptaki seçmenler için cazip geldiğini vurguluyor.
